Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 512

III. İspat yükü

III. İspat yükü

Madde 512 - Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.

Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.

Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.

I-) Yargı Kararları:

1-) YHGK, T: 21.10.2009, E: 2009/2-437, K: 2009/450:

“… Dava, mirastan ıskat hükmünü taşıyan vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir.

Davacılar vekili, babaları Savaş Ö.’in, ortada ıskatı gerektirir hiçbir haklı nedeni yokken, özellikle ikinci eşi davalı Sevil Ö.’in dayatmaları ve hileleriyle iradesi sakatlanarak 29.04.1994 tarihli Büyükçekmece Noterliği’nin 15239 yevmiye nolu vasiyetname ile davacıları mirasından ıskat ettiğini ileri sürerek, mirastan ıskatı içeren vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Bir kısım davalılar vekili, davalılardan Sevil Ö. yönünden davanın husumetten reddi gerektiğini, miras bırakanın kendi iradesi ile dava konusu vasiyetnameyi düzenlediğini bildirmişler, davalı Ayça Ö. ise davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece, mirastan ıskat sebeplerinin bulunmadığı ve murisin gerçek olmayan sebepleri varmış gibi göstererek, 1. derecede kanuni mirasçıları olan davacıları mirastan ıskat etmesinin, yasal açıdan olanaklı olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçe ile verilen hüküm bozulmuştur. Yerel mahkeme direnme kararında, aynı gerekçeyi tekrarlayarak miras bırakanın çocukları hakkında düştüğü açık bir yanılma sonucu mirastan ıskat ettiği, dolayısıyla ıskatın geçersiz olduğu, öte yandan davalı Sevil Ö. ile ilgili bozmanın yerinde olduğu gerekçesi ile davalı Sevil Ö. yönünden bozma ilamına uyularak, açılan davanın sıfat yönünden reddine, diğer davalılara karşı açılan davanın kabulü ile vasiyetnamenin geriye etkili bir şekilde iptaline karar verilmiştir.

1- Öncelikle davalı Ayça Ö. yönünden; Yerel Mahkemece verilen ilk karar Ayça Ö. dışındaki davalılar tarafından temyiz edilmiş; Özel Dairece davalılar lehine yapılan bozma üzerine, direnme kararı bu kez davalı Ayça Ö. tarafından da temyiz edilmişse de; davalı Ayça Ö., verilen ilk kararı temyiz etmemiş olduğundan, verilen hükmün davalı Ayça Ö. yönünden kesinleştiği açıktır. Bu durumda hakkında hüküm kesinleşen davalı Ayça’nın direnme kararını temyize hakkı bulunmadığından temyiz isteğinin reddi gerekir.

2- Diğer davalıların temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere, 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 17. maddesinde “…Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.” hükmüne göre eldeki davada 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 457 ve devamı maddeleri uygulanacaktır.

Buna göre, Özel Daire bozma ilamında da belirtildiği üzere, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 457. maddesine göre, “…1- Murisine veya yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm ika ederse. 2-Murisine veya ailesine karşı kanunen mükellef olduğu vazifeleri ifada büyük bir kusur irtikap eylerse…” mirasçı, mirastan ıskat edilebilir.

Yine 459. maddede de, miras hakkından ıskatın geçerli olması için müteveffa tarafından ıskatın sebebinin beyan edilmiş olması gereklidir.

Davaya konu 29.04.1994 tarihli Büyükçekmece Noterliği’nde düzenlenen vasiyetname incelendiğinde miras bırakanın “… Bana karşı ağır suçlar ve aynı zamanda ailesine karşı kanunen mükellef olduğu vazifeleri ifada büyük kusur gösterdikleri ve aynı zamanda kendilerine verilen vekaletname ve yetkileri kötüye kullanarak büyük israflarda bulundukları ve büyük borç altına soktukları gibi büyük zararlar meydana getirdiğinden …” demek suretiyle ıskatın sebebini bildirdiği görülmektedir. Davacılar bildirilen bu sebeplere itiraz etmiş olduğuna göre, ıskat sebeplerinin varlığının ıskattan yararlanacak olan davalı tarafça kanıtlanması gerekirken davalı yan bu hususu kanıtlayamamıştır.

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında da uyuşmazlığa neden olan TKM’nin 459/son maddesinde düzenlenen “… Bu beyyine, ikame edilememiş veya ıskatın sebebi beyan olunmamış ise müteveffanın arzuları, ıskatın sebebi hakkında aşikar bir hatanın neticesi olmadıkça; tasarruf nisabı miktarında infaz olunur.” hükmü karşısında, miras bırakanın aşikar bir hataya düşüp düşmediği, yani müteveffanın arzularının, aşikar (diğer bir ifade ile esaslı) bir hata sonucu oluşup oluşmadığı, ıskatın tamamen mi geçersiz olacağı yoksa ölüme bağlı tasarrufun davacıların saklı payı dışında (tasarruf nisabı oranında) mı yerine getirileceği hususudur.

Belirtmek gerekir ki, Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 tarih, 2-130 Esas, 239 Karar sayılı ilamında da değinildiği üzere, miras bırakan ıskat sebebi olarak kabul ettiği olaylar bulunmadığı halde, kendisi bulunmayan bu olayları varmış gibi algılayıp açık hataya düşmüşse ölüme bağlı tasarruf tam olarak iptal edilmelidir. Ne var ki, dosya içeriğine göre miras bırakanın aşikar yani diğer bir deyişle esaslı bir hataya düştüğü sabit olmamış; bilakis miras bırakan ıskat sebeplerinin varlığına samimi olarak inanmış ve bu itibarla tasarrufta bulunmuştur. Kaldı ki, 1996 yılında ölen miras bırakan tarafından, 1994 yılında düzenlenmiş bulunan vasiyetnameden bu süre zarfında dönülmüş de değildir.

Bu durumda, TKM’nin 459/son madde hükmü gözetilerek ıskatı içeren ölüme bağlı tasarrufun davacıların saklı payı dışında (tasarruf nisabı oranında) yerine getirileceği kabul edilmelidir. …”

2-) YHGK, T: 01.04.1990, E: 1990/2-130, K: 1990/239:

“… Özetlemek gerekirse miras bırakanın iskat sebebi olarak kabul ettiği olaylar bulunmadığı halde kendisi bulunmayan bu olayları varmış gibi (a)lg(ı)layıp açık hataya düşmüşse ölüme bağlı tasarruf tam olarak iptal edilmelidir. Aksi durumda yani miras bırakan mirastan iskatta hiç sebep göstermemiş veya gösterdiği sebepler iskatı mucip ağırlıkta değil ise iptal yalnızca tasarruf nisabı miktarında mümkün olabilir.

Bilimsel görüşlerdeki uzun yıllardır süren bu birlik kaçınılmaz olarak Yargısal kararlara da aynen yansımış ve uygulamada tam bir kararlılık kazanmıştır. Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 27.9.1972 gün 90 Esas 186 Karar sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.

Temyize konu davada ise, miras bırakan ile davacı kızı ve davalılar arasında cereyan eden ve zaman zaman yazılı basında da haber olarak yer alan ve iskat sebebi olarak vasiyetnamede belirtilen olayların varlığı belgelenmiş durumdadır.

Tüm dosya içeriğine göre miras bırakanın iskat sebepleri yaptığı olaylarda aşikar (diğer bir ifade ile esaslı) bir hataya düştüğü sabit olmamıştır. Aksine ortak miras bırakan, iskat sebeplerinin varlığına samimi olarak inanmış ve bu itibarla tasarrufta bulunmuştur. Hataya da düşürülmüş değildir. İskat için gösterdiği sebepler M.K.nun 457. maddesine uygun bulunmamışsa da subjektif ölçüler içerisinde saklı pay sahibi mirasçılarından kızı davacıyı miras hakkından iskat etmeyi arzulamıştır.

Bu itibarla önceki kararda direnilmesinde isabet görülmemiştir. O halde Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen ve olayda M.K. 459/2. maddesinin uygulanması gereğine işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. …”

Not: Kararın diğer kısmı için bkz. madde 510.

3-) Y. 2. HD, T: 18.02.2010, E: 2010/553, K: 2010/2901:

“… Miras bırakan, 14.08.2000 tarihli vasiyetnamesiyle saklı pay sahibi mirasçısı olan oğlu İ.Bülent’i mirasçılıktan çıkarmış, çıkardığı mirasçının miras payı üzerinde tasarrufta bulunmuş, bu payın davalılara ait olacağını belirtmiştir.

Mirasçılıktan çıkarma, miras bırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmiş ise geçerlidir. Belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Miras bırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa çıkarma geçersiz olur (TMK m. 512).

Tasarrufta çıkarma sebebi gösterilmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacının 03.10.1999 tarihinde yetmişdört yaşındaki annesini dövdüğü ve hakaret ettiği, bu suçtan dolayı mahkum olduğu anlaşılmaktadır. Tasarrufta gösterilen çıkarma sebebinin varlığı davalılarca ispat edilmiştir. Bu durumda çıkarmaya ilişkin tasarrufun, sebebi hakkında açık bir yanılmaya dayandığı kabul edilemez. O halde davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. …”

4-) Y. 2. HD, T: 12.05.2008, E: 2007/8036, K: 2008/6856:

“… Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse, tasarruf mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur (4721 s. TMK. m. 512).

Bu halde mirasçının hissesi saklı payına indirilir. Mirasçılıktan çıkarmanın iptali kademelidir. Öncelikle mirasbırakanın apaçık yanılıp yanılmadığı araştırılır (4721 s. TMK. m. 512/son). Eğer bu hal yoksa, davalı mirasçılıktan çıkarma sebebini ispat edememişse, davacının alacağının belirlenmesi için davaya tenkis davası gibi devam edilmesi gerekir (4721 s. TMK. m. 560).

Mirasbırakan vasiyetnamesinde çıkarma sebebini açıklamıştır. Ancak gösterilen sebep mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalılar tarafından kanıtlanamamıştır (4721 s. TMK. m. 512/3). Davacı tenkis davası açtıklarını ve derdest olduğunu da belirtmiştir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 512/son maddesi uyarınca iptalin saklı pay miktarı dışında geçerli olacağı düşünülmeden yazılı şekilde tasarrufun tamamının iptal edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. …”

II-) Türk Kanunu Medenîsi:

III. Beyyine külfeti

Madde 459

Miras hakkından iskatın muteber olması için müteveffa tarafından iskatı âmir olan tasarrufta, sebebin beyan edilmiş olması lâzımdır.

İskat edilen kimse tarafından itiraz vukuunda bu beyanın doğruluğunu ispat külfetini1, iskattan müstefit olan mirasçıya veya lehine vasiyet yapılan kimseye aittir. Bu beyyine, ikame edilememiş veya iskatın sebebi beyan olunmamış ise müteveffanın arzuları, iskatın sebebi hakkında aşikâr bir hatanın neticesi olmadıkça; tasarruf nisabı miktarında infaz olunur.

III-) Madde Gerekçesi:

Yürürlükteki Kanunun 459 uncu maddesini karşılamaktadır.

Birinci fıkra yürürlükteki birinci fıkra hükmünü aynen tekrar etmektedir. Ancak kenar başlık “Beyyine külfeti” yerine “İspat yükü” olarak değiştirilmiştir.

Maddenin ikinci fıkrası, birbirinden farklı iki konuyu düzenlemekte olduğundan kaynak Kanunun 479 uncu maddesine uygun olarak arılaştırılarak daha anlaşılır hâle getirilmiştir. Hüküm değişikliği yoktur.

IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:

1-) ZGB:

III. Beweislast

Art. 479

1 Eine Enterbung ist nur dann gültig, wenn der Erblasser den Enterbungsgrund in seiner Verfügung angegeben hat.

2 Ficht der Enterbte die Enterbung wegen Unrichtigkeit dieser Angabe an, so hat der Erbe oder Bedachte, der aus der Enterbung Vorteil zieht, deren Richtigkeit zu beweisen.

3 Kann dieser Nachweis nicht erbracht werden oder ist ein Enterbungsgrund nicht angegeben, so wird die Verfügung insoweit aufrecht erhalten, als sich dies mit dem Pflichtteil des Enterbten verträgt, es sei denn, dass der Erblasser die Verfügung in einem offenbaren Irrtum über den Enterbungsgrund getroffen hat.

2-) CCS:

III. Fardeau de la preuve

Art. 479

1 L’exhérédation n’est valable que si le défunt en a indiqué la cause dans l’acte qui l’ordonne.

2 La preuve de l’exactitude de cette indication sera faite, en cas de contestation de la part de l’exhérédé, par l’héritier ou le légataire qui profite de l’exhérédation.

3 Si cette preuve n’est pas faite ou si la cause de l’exhérédation n’est pas indiquée, les volontés du défunt seront exécutées dans la mesure du disponible, à moins qu’elles ne soient la conséquence d’une erreur manifeste sur la cause même de l’exhérédation.



1   Hükmün 2. fıkrasının 1. cümlesinde yer alan “… külfetini …” ibaresi “… külfeti …” olarak anlaşılmalıdır.

 

 

Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X