III. Düzeltme
III. Düzeltme
Madde 1027 - İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.
Düzeltme, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir.
Tapu memuru, basit yazı yanlışlıklarını, “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelik”1 uyarınca re’sen düzeltir.
I-) Yargı Kararları:
1-) YİBK, T: 02.12.1942, E: 1942/8, K: 1942/25:
“ İcareteynli bir bab hane 319 senesindenberi Ermeni Hastanesinin tasarrufu altında olup muvazaaten Bardik Gülbenkyan namına kayd ve tescil edilmiş olduğu halde Millî Emlâk İdaresince merkumun firari olduğundan bahsiyle mezkûr gayri menkule vaz’ıyed edilerek başkalarına tefviz edilmiş olduğundan kaydın tashihi ve gayri menkulün iadesi ve müdahalenin meni hakkında Ermeni Hastanesi idare müdürlüğü vekili tarafından açılan dâvadan dolayı 2762 numaralı Vakıflar Kanununun 44 üncü maddesinin tatbiki suretiyle hüküm verilmesi caiz olup olmadığı hususunda Temyiz Birinci Hukuk dairesinin 9/5/1940 - 2450/1112 ve 5/11/1940 - 1035/2415 numaralı ilâmları arasındaki içtihat ihtilâfının halli birinci reislik makamının 1/3 sayılı yazısiyle istenilmesine mebni toplanan Tevhidi İçtihat Heyeti Umumiyesinde keyfiyet müzakere edilerek:
Neticede;
Tapu sicilindeki kayıtlar Kanunu Medeninin meriyetinden önce de resmî ve muteber sayılmıştı. Bundan dolayı mezkûr kanunun 935 inci maddesinde de beyan edildiği gibi «Alâkadarlar tahriren muvafakatlarını beyan etmedikleri halde mahkeme kararı olmadıkça tapu sicil memuru hiç bir tashih icra edemez» di. Kaide ötedenberi ve umumî olarak böyle idi. Zaten alâkalının ve hususiyle tetkik ve müzakere edilen hadiselerde olduğu gibi tapu sicilinde gayri menkulün mutasarrıfı olarak adı yazılı bulunan hakikî şahsın davacı hükmi şahıslar lehinde bir ikrar ve beyanı vukubulmuş olmadıkça eşhası hükmiyenin gayri menkul mallara tasarrufuna dair olan 16 şubat 1328 tarihli kanun hükmünce de tapu memuru tarafından hiç bir tashih yapılamazdı. Mezkûr kanunun üçüncü maddesinde tashih için Defteri Hakani İdarelerine ba istida müracaat lüzumu beyan olunması ancak bu suretle tefsir edilebilir. Yoksa kayıt sahibinin rıza veya ikrar mahiyetinde bir beyanı olmadıkça tashih isteyenin istidası mücerred bir iddiadan ibaret kalıp bu takdirde mezkûr maddede göz önüne alınmış olan dâvayı müstelzim bir hal tahaddüs etmiş bulunur. Maddeye başka türlü mâna vermek kayıt sahipleri aleyhine ve kaide hilâfına bir tefsir olur.
2762 numaralı Vakıflar Kanununun 44 üncü maddesinde mezkûr 16 şubat 1328 tarihli kanuna atıf suretiyle zikri geçen defterlerin de bu mahiyette yani tapuda isimleri kayıtlı bulunan kayıt sahiplerinin rıza veya ikrara dair beyanlarını havi olarak anlaşılması aynı sebepden dolayı zaruridir. Çünkü kanun hükümlerinin malûm ve müsellem olan kaideler hilâfına tefsiri cihetine gidilemez. Kaidenin kanun vazıı tarafından her hangi bir hususta terkedildiğini kabul edebilmek için istisnanın tefsiren tevsii yoluna gidilemeyip sarahat aramak lâzımdır. Mezkûr defterlerin ise sırf hükmi şahısların iddia ve beyanlarından ibaret olabileceği zikri geçen 44 üncü maddede dahi ifade olunmuş değildir.
Kaldı ki mezkûr 44 üncü madde vakıf oldukları tapuda müseccel bulunmayan gayri menkullerin şu veya bu şahıs tarafından vakfedilmiş olduğunun isbatiyle vakıf olarak tescil edilmesini istihdaf etmiştir. Nitekim maddede o gibi gayri menkullerin vakıf kütüğüne ve sonra da vakıf olmak üzere tapu siciline kayıt edilecekleri bildirilmektedir. İçtihadın tevdihi müzakeresine arzedilen hadiselerde ise münazaalı gayri menkullerin esasen vakıf oldukları tapu sicilinde yazılı ve bazı hakiki şahısların icaretyn yahut mukataa suretiyle bu vakıf gayri menkullere mutasarrıf bulundukları kayıtlıdır. Demek ki hadiselerdeki ihtilâf rakabenin vakfiyetine taallûk etmeyip ancak tasarrufun dâvacı hükmi şahıslara mı, tapuda isimleri yazılı hakikî kimselere mi ait olduğuna mütealliktir. … Bu itibarla o gibi hadiseler zikri geçen Vakıflar Kanunun 44. maddesine temas dahi etmediğine … karar verildi.” (RG. 26.01.1943; S: 5314).
2-) YHGK, T: 06.07.2011, E: 2011/14-396, K: 2011/463:
“… Mahkemece, taşınmazın tapu kaydında yer alan “Y... B... Vakfından” şerhinin davalı İdarece yersiz ve haksız konulduğu, taşınmazın tedavül kayıtlarında şerhin bulunmadığı ve şerhin dayanağı olduğu belirtilen Eskişehir İdare Mahkemesinin 19.04.2005 tarih ve 881-480 sayılı ilamına ekli listede çekişmeli taşınmazın yer almadığı, zuhulen şerhin konulduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile şerhin terkinine karar verilmiştir. …
Uyuşmazlık, taşınmazın evveliyat kaydında olmadığı halde sonradan konulduğu iddiasıyla terkini istenen şerhin, konuluş biçimine göre mahkemece yapılan araştırmanın hükme yeterli ve varılan sonucun da yerinde olup olmadığı noktasındadır.
Hemen belirtmelidir ki, eldeki uyuşmazlığın çözümünde, terkini istenen vakıf şerhinin tapuya konuluş biçiminin tespiti önem taşımaktadır. …
Vakıf şerhi, hukuki nitelikçe gayrımenkul mükellefiyeti (taşınmaz yükü) olup; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 840/son maddesi gereğince; aksine bir hüküm yoksa, taşınmaz yükünün kazanılmasında ve tescilinde taşınmaz mülkiyetine ilişkin hükümler uygulanır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “Eşya Hukuku”na ilişkin Dördüncü Kitabının, Üçüncü Kısmının, İkinci Bölümünde “Tapu Sicili”ne ilişkin hükümler yer almaktadır. …
Anılan hükme göre; tapu sicilindeki bir yanlışlığın tapu memuru tarafından düzeltilebilmesi için ilgililerin rızası, bu olmadığı takdirde de bir mahkeme kararının varlığı şarttır. Tapu memuru ancak basit yazı yanlışlarını tüzük kurallarını da gözeterek kendiliğinden düzeltebilir.
Kural olarak, bir vakıf şerhi evveliyat kayıtlarında olduğu halde sonraki kayıtlarda yer almamışsa bu şerhin kayda işlenmesi yasal yollarla sağlanabilir.
Eğer bir tapu kaydında evvelinden beri vakıf şerhi bulunmuyorsa ve buna rağmen sonradan vakıf şerhi işlenmişse ilgilisi bu şerhin terkinini isteyebilir.
Eldeki davada da, davacılar daha önce tapu kayıtlarında yer almayan vakıf şerhinin idarece tek taraflı konulduğundan bahisle şerhin terkinini istemişlerdir.
Dosya kapsamından; davaya konu taşınmaza ait tapu kaydında, taşınmazın evveliyatından beri herhangi bir vakıf şerhinin yer almadığı, sonradan konulan “Y... B... Vakıf Şerhi”nin ise davalı Vakıflar İdaresinin tapuda yapılan tek taraflı işlemiyle gerçekleştiği, 16.09.2008 tarihinde tapuya yazdırılan bu şerhin ilgilisinin rızasına göre yapılmış bir işleme de dayanmadığı, davalı idare tarafından şerhin tapuya yazılmasına dayanak gösterilen Eskişehir İdare Mahkemesi’nin 19.04.2005 gün ve 2005/881 E. 2005/480 K. sayılı kararında da bu taşınmazın yer almadığı, açıkça anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; evveliyat kaydında olmayan bir kaydın konulması basit bir yazım hatasının düzeltilmesi olmadığı gibi, tapu memurunca bu işlem ilgililerin rızası alınarak da tesis edilmiş değildir. Vakıflar İdaresinin tek taraflı işlemi ile yine bu taşınmazı kapsamayan İdare Mahkemesi kararı dayanak alınarak şerhin konulduğu da belirgin olduğuna göre, bu kaydın sıhhatli olduğundan söz edilemez. Kaldı ki, idare mahkemesi kararında bu taşınmaz yer alsa dahi, aleyhine sonuç doğuran bu karara taraf olmayan taşınmaz maliklerinin rızası alınmadan işlem tesis edilemez. Tek taraflı idare işlemi ile usulsüz konulan bu şerhin terkini gerekir. … ”
Not: Karar için ayrıca bkz. madde 840.
3-) YHGK, T: 25.02.2009, E: 2009/5-64, K: 2009/89:
“ … Öte yandan, Türk Medenî Kanununun 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği, hükmü öngörülmüştür.
Bu durumda, beyanlar hanesinde yer alan şerhin terkini talebiyle açılan bir davanın, özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği açıktır.
Somut olayda, mülkiyeti davacıya ait bulunan 84 ada 8 ve 42 parsel sayılı taşınmazlar, 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ve ilgili Yönetmelik uyarınca askeri güvenlik bölgesi içine alınmış ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın 14.01.1999 tarihli yazısı nedeniyle tapu kayıtlarının beyanlar hanesine “Askeri Güvenlik Bölgesi içindedir” şerhi işlenmiştir.
Az yukarıda içeriği açıklanan davacı talebi irdelendiğinde, beyanlar hanesinde yazılı “Askeri Güvenlik Bölgesi içindedir” şerhinin terkini ve buna bağlı olarak tazminat istemiyle dava açıldığına göre, esasen davacının, öncelikle yük altına giren taşınmazlarındaki daraltımın kaldırılmasını amaçladığı anlaşılmaktadır.
Öyleyse, Türk Medenî Kanununun 1027. maddesinde yer alan, “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir” hükmü karşısında, davacının mülkiyete ilişkin bir hakka dayanmak suretiyle tapudaki şerhin terkinini talep ettiği bu davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davanın adliye mahkemelerinde görülmesi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak işin esasına girilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hatalı teşhis ve değerlendirme sonucu görev nedeniyle davanın reddine dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”
4-) Y. 14. HD, T: 15.03.2004, E: 2004/1024, K: 2004/1886:
“… Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak sahiplerinin isim, soy isim, baba adı, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu nedenle de bu tür davalarla kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
İsim düzeltme davaları, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan HUMK.nun 13. maddesi uyarınca, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Böyle bir davayı tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası ile ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden, elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi biri de, tek başına tapuda miras bırakanla ilgili düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu tür davanın, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde, yetkiye dayanılarak dava açan kişinin, aktif dava ehliyeti vardır.
Tapu Sicil Müdürlüğüne yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.
1- Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir.
2- Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir.
3- Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla, taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
4- istem konusunda tanık dinlenmelidir.
5- Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır.
…
Ayrıca, davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve gerektiği hallerde vekalet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu Sicil Müdürlüğü de yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, 7 Ocak Mahallesi 218 ada 7 parsel sayılı taşınmazda adının ve baba adının hatalı yazıldığını soyadının ise hiç yazılmadığını belirterek nüfus kaydına göre düzeltilmesini istemiştir. …
Dava konusu 7 parsel sayılı taşınmaz 1974 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu Günnaz adına tapuya tescil edilmiş olup beyanlar hanesinde “Günnaz ölüdür. Tasarruf krokisindeki kerpiç ev Binnaz’a aittir” belirtmesi vardır. Kadastro tespitine dayanak kayıtlar ve tutanaklar getirtilmemiş, davacının ibraz ettiği vergi kaydının nizalı taşınmaza ait olup olmadığı araştırılmamış, davacının naklen geldiği Tarsus ilçesi ... Mahallesi 84 hanedeki nüfus kaydı ile anne, baba kardeşleri ve evliliklerini gösterir nüfus kayıtları ilgili yerlerden istenerek kayıtlar arasında bağlantı kurulmamıştır. Tapu kayıtlarında malik olarak Günnaz, muhdesat sahibi olarak ise davacı gösterilmiş olup, Tapu sicil Müdürlüğünce bu şahısların aynı kişi olmadığı bildirilmiştir. Cumhuriyet Savcılığınca yapılan araştırmada ise tapu maliki ile davacının aynı kişi olduğu bildirilmiş, cevaplar arasındaki çelişki giderilmemiş, tapu kaydında malikin ölü olduğu hususundaki belirtmenin dayanağı araştırılmamıştır. Yazılı ilke ve yapılan açıklamalar doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak, tarafların gösterecekleri delillerde toplanarak hepsinin birlikte değerlendirilmesi sonucu tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istenen kişi ile davacının aynı kişi olup olmadığı tereddüte yer vermeyecek şekilde kesin olarak saptandıktan sonra bir karar vermek gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. … ”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
III. Tashih
1- Adi hata
Madde 935
Alâkadarlar tahriren muvafakatlerini beyan etmedikleri halde mahkeme kararı olmadıkça tapu sicil memuru, hiç bir tashih icra edemez.
Tashih, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin icrası suretiyle dahi yapılabilir. Adi yazı hataları, nizamnamei mahsusunda muayyen usul mucibince resen tashih edilir.
III-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 935 inci maddesini karşılamaktadır. Hüküm değişikliği yoktur.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
1-) ZGB:
III. Berichtigungen
Art. 977
1 Berichtigungen darf der Grundbuchverwalter ohne schriftliche Einwilligung der Beteiligten nur auf Verfügung des Gerichts vornehmen.
2 Statt einer Berichtigung kann der unrichtige Eintrag gelöscht und ein neuer Eintrag erwirkt werden.
3 Die Berichtigung blosser Schreibfehler erfolgt von Amtes wegen nach Massgabe einer hierüber vom Bundesrate zu erlassenden Verordnung.
2-) CCS:
III. Rectifications
Art. 977
1 Si le consentement écrit des intéressés fait défaut, le conservateur ne peut procéder à aucune rectification sans une décision du juge.
2 La rectification peut être remplacée par la radiation de l’inscription inexacte et une inscription nouvelle.
3 Les simples erreurs d’écriture sont rectifiées d’office, en conformité d’une ordonnance du Conseil fédéral.
1 Hükmün 3. fıkrasında yer alan “…tüzük kuralları…” şeklindeki ibare, 02.07.2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 139. Maddesinin n bendi gereğince “…Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelik…” şeklinde değiştirilmiştir (RG. 07.07.2018; S: 30471-2. Mükerrer).