I. Sınırlı devam etme
E. Kişiliğin sona ermesi
I. Sınırlı devam etme
Madde 52 - Sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam eder.
I-) Yargı Kararları:
1-) Y. 1. HD, T: 24.10.2007, E: 2007/8092, K: 2007/10045:
“… Davacı, kayden maliki olduğu 1036 parsel sayılı taşınmazına davalı Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneğince yaptırılan caminin taşkın olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece, davalı derneğin fesh edilmiş olduğunu, davaya dahil edilen Türk Diyanet Vakfı’na da husumet yöneltilemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de, taşkın olması nedeniyle elatmasının önlenmesi ve yıkımı istenen ana yapının üzerinde bulunduğu 1035 parselin kayden maliki olan davalı derneğin Türk Medeni Kanunu’nun 88. maddesinde öngörüldüğü üzere dernek genel kurulunun 11.04.2006 tarihinde aldığı karar uyarınca eldeki davanın devamı sırasında fesh edildiği resmen sabittir.
Bilindiği üzere, Dernekler Türk Medeni Kanunu’nun 56. maddesi gereğince tüzel kişiliğe sahip topluluklardır. Sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği yine Medeni Yasanın 52. maddesi hükmü gereğidir. Öte yandan, Tüzel kişinin mal varlığının tasfiyesini öngören 53. maddesinde kanunda ve kuruluş belgesinde aksine hüküm bulunmadıkça, …” (tasfiyenin) “… terekenin resmi tasfiyesine ilişkin hükümlere göre yapılacağı düzenlemesine yer verildikten sonra 54. maddesi hükmü ile de, tüzel kişinin malvarlığının kanunda veya kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça ya da yetkili organı başka türlü karar vermedikçe, en yakın amacı güden kamu kurum veya kuruluşuna geçeceği … öngör(ül)müştür.
Değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı derneğin fesh edilmesi neticesinde derneğin malik olduğu üzerinde caminin yer aldığı 1035 parsel sayılı taşınmazın Tasfiye Kurulu tarafından derneğin tüzüğü gereğince dahili davalı Marmara Diyanet Vakfına devredildiği sabittir. O halde, HUMK.nun 186. maddesi hükmünce, feshedilmekle tüzel kişiliği (hükmi şahsiyeti) sona eren davalı derneğin yerine taşınmaz kendisine devredilen Marmara Diyanet Vakfının davada yer alması ve davayı takip etmesinin yasal olmadığı düşünülemez. Esasen, kendisine tebligat yapılan Vakıf temsilcisi davaya gelerek husumeti de benimsemiştir. O halde, dahili davalı Vakfın husumete ehil olmadığı söylenemez. …”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
Hükmün, Türk Kanunu Medenîsi’nde bir karşılığı bulunmamaktadır.
III-) Madde Gerekçesi:
Madde, yürürlükteki Kanunda, kaynak Kanunda ve 1984 tarihli Öntasarıda yer almayan yeni bir hükmü içermektedir.
Tüzel kişinin kişiliğinin sona ermesinin etkilerini düzenleyen hükümler, yürürlükteki metinde “Şahsiyetin zevali” başlığı altında kaleme alınmıştır. Maddenin konu başlığı “Kişiliğin sona ermesi” şeklinde ifade edilmiştir.
“Sınırlı devam etme” başlığını taşıyan madde, sona erme sebeplerinden birinin ortaya çıkması durumunda bunun sonucunun ne olacağı konusunda, Türk Ticaret Kanununun çeşitli hükümlerinde ticaret ortaklıkları için dile getirilen ve doktrinde bütün özel hukuk tüzel kişileri açısından da geçerli olduğu kabul edilen bir ilkenin Medenî Kanunda da bir genel ilke olarak yer alması gerektiği düşüncesinden hareketle kaleme alınmıştır. Bu ilke, sona erme sebeplerinden biri ortaya çıktığında bir tüzel kişinin kişiliğinin ortadan kalkmasının hemen gerçekleşmeyeceği, tüzel kişinin kuruluş amacının yerini -tasfiye sonuçlanana kadar- tasfiye amacının alacağı ve tüzel kişiliğin de bu amaçla sınırlı olmak üzere devam edeceği ilkesidir. Sona erme sebebi gerçekleşen tüzel kişinin, tasfiye sırasında kişiliğini koruması, bu aşamada yapılacak işlemlerin kime izafe edileceğinin belirlenmesi açısından kaçınılmazdır; ancak kişiliğin yalnızca tasfiye amacı çerçevesinde devam etmesi de yeterlidir. Bu amaç, sona erme sebebi gerçekleşen tüzel kişinin malvarlığının paraya çevrilerek borçlarının ödenmesine ve alacaklarının tahsiline yöneliktir.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
Hükmün, kaynak İsviçre Medenî Kanunu’nda bir karşılığı bulunmamaktadır.