1. Genel kurallar
C. Birlikte mülkiyet
I. Paylı mülkiyet
1. Genel kurallar
Madde 688 - Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir.
Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır.
Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir.
I-) Yargı Kararları:
1-) YİBK, T: 21.06.1944, E: 1941/13- 1942/30, K: 1944/24:
“… Müşterek gayrimenkule âhar şahıs tarafından vukubulan müdahalenin men’i hakkında hissedarlardan birinin açtığı dâva neticesinde üçüncü şahsın, haksız olduğu anlaşılan müdahalesinin men’ine dair verilecek hükmün müşterek gayrimenkulun tamamı hakkında mı yoksa dâva eden hissedarın hissesine mi maksur olacağına dair Hukuk Umumî Heyetinin iki kararı arasındaki mübayenet ve ihtilâfın halli için toplanan Tevhidi İçtihat Heyetince mezkûr ilâmlar arasında tevhidi içtihat yoliyle halli muktazi ihtilâfın mevcut bulunduğuna karar verildikten sonra yapılan müzakere neticesinde; Medenî Kanunun 625 inci maddesinin (Hissedarlardan herbiri, müşterek menfaatlar için diğer hissedarları temsil edebilir) fıkrasındaki “temsil” kelimesinin delâlet ettiği mâna ve mefhumun tâyini lüzumu hâsıl olmuştur. Medenî Kanunun 623 üncü maddesine göre menkul veya gayrimenkul müşterek bir malın hissedarlarından herbiri kendi hissesine malik ve yalnız o hissenin hak ve mükellefiyetlerini haiz olup diğer hisseler ve hissedarlara karşı kanunun tâyin ve tasrih ettiği münasebetlerden gayri hallerde müstakil olarak hareket etmek zaruretindedirler. Bundan ötürüdür ki; bir hissedar hiçbir zaman 625 inci maddedeki temsil salâhiyetine dayanarak diğer hissedarların hissesinde temlikî tasarrufta bulunamıyacağı gibi ufak tefek tamirat ile ziraat işleri gibi alelâde idari tasarruflar hariç olmak üzere diğer türlü tasarrufları da yapamaz. Yine bu sebepledir ki; “temsil” kelimesinden tam ve kâmil bir şekilde hukuki mâna kastedilmiş değildir. Buradaki temsilden maksat müşterek malın zilyetliğine veya mülkiyetine ve maddiyetine üçüncü şahısların bir hakka müstenit olmaksızın tecavüzleri halinde her hissedarın müşterek mülkün tamamını muhafazaya ait tedbirleri almak ve bunu men için dâva etmek hakkını kullanabilmek salâhiyetini haiz olmasından ibarettir ki; Bu salâhiyet o hissedar, için ancak tecezzi kabil olmıyan hususlarda tahakkuk edebilir. Fakat meselâ müşterek bir mülkün tahribinden dolayı hissedarın açacağı tazmin dâvası ancak kendi hissesi miktarına münhasır kalır. Hissedar müşterek malın tamamının kıymetini dâva edemez. Çünkü; tahripten hasıl olan zarar bedelinin tecezzisi mümkündür. Tecezzi kabil olmıyan yerlerde ise hissedar tecavüz edeni kuvvet istimaliyle defetmek, gasbedenden tamamını geri almak gibi haklara malik olmakla beraber yine zilyedliğin ihlâlinden mütevellit tecavüzün ref’i veya mütecavize karşı mülkiyete müstenit olarak istihkak dâvası veya istihkak dâvasına müteferri tapu sicillinin tashihi dâvasını (meselâ: müşterek bir gayrimenkul üzerinde diğer bir şahıs tarafından haksız olarak tescil ettirilmiş bir irtifak hakkının terkini için) açar. Bu davalar neticesinde müddeaaleyhin haksızlığı tebeyyün ederse yedin iadesine ve tecavüzün ref’ine ve sicillin tashihine dair verilecek hükmün, yalnız dâvacı hissedarın hissesine hasır ve tahsisi ve böyle bu hükmün icrası mümkün olamıyacağından müşterek şey’in tamamına şamil olması zaruri olduğuna … karar verildi.” (RG. 11.01.1945; S: 5902).
2-) YHGK, T: 20.12.2006, E: 2006/18-794, K: 2006/816:
“… Dava konusu edilen bahçenin ana taşınmazın ortak yerlerinden olduğunda kuşku ve tartışma yoktur. Kat Mülkiyeti Yasası’nın 16. maddesi hükmü uyarınca kat malikleri; ana taşınmazın bütün ortak yerlerine arsa payları oranında ortak mülkiyet hükümlerine göre maliktirler ve bu yerlerden yararlanma hakkına sahiptirler. Kat maliklerine tanınan bu kullanma ve yararlanma hakkı, onların bağımsız bölümlerinde kira sözleşmesine veya kullanma hakkına ya da başka bir nedene dayanarak sürekli olarak oturanlara da tanınmış bulunmaktadır.
Türk Medenî Kanunu hükümleri gereğince paydaşlardan birinin (veya buna bağlı olarak onun bağımsız bölümünü kullananın) ortak mülkiyete bağlı olan bir yeri kendi kullanımına özgülemesi durumunda diğer paydaşlarca ecrimisil (haksız işgal tazminatı) istenebilmesi için öncelikle o paydaş bu ortak yeri münhasıran kullanmaktan yöntemince men edilmiş olmalıdır. Başka bir anlatımla, diğer paydaşlar bu yerden kendilerinin de yararlanmak istediklerini şagil paydaşa yöntemince ihtar etmiş olmalarına karşın kullanımın sürdürülmüş olması gerekir. Somut olayda ortak mülkiyet hükümlerine tâbi olan dava konusu bahçenin belli bir bölümünü kullanarak müdahalede bulunan davalının diğer paydaşlarca … ihtarnamesinin muhataba 01.07.2004 tarihinde bizzat tebliği ile uyarıldığı, bu uyarıda kendisine tebliğden itibaren 3 gün içinde bahçeye müdahalesinin önlenmesi istendiğine göre ecrimisilin sözü edilen uyarının tebliğini izleyen 3 günden sonraki günden başlayarak dava gününe kadarki süre için hesaplanıp buna hükmedilmesi gerekirken, 2003 yılına ilişkin bir yıllık haksız işgal tazminatı (ecrimisil) bedeline hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir...,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı Hukuk Genel Kurulu’nca … 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 688. maddesinde; paylı mülkiyette birden çok kimsenin, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik oldukları belirtilmiş; 693. maddesinde ise, paydaşlardan her birinin, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilecekleri ve onu kullanabilecekleri benimsenmiştir.
Görüldüğü üzere, paylı mülkiyette paydaşlardan her biri, diğer paydaş ya da paydaşlara karşı eşyanın elinden alınmasında istihkak davası, hakkının ihlali halinde el atmanın önlenmesi davası açabilir.
Öteden beri öğreti ve uygulamada, paylı mülkiyete konu olan taşınmaz paydaşlarından birinin, o taşınmaz malın tamamını kullanmasının, öteki paydaşa ya da paydaşlara bir tazminat ödemesini gerektirdiği kabul edilmiş ve bir paydaşın ötekinden tazminat isteyebilmesi, kullanmadan eylemli olarak alıkonulmasına bağlanmıştır.
Önemle vurgulanmalıdır ki; uygulamada, bu tazminat “ecrimisil” olarak nitelendirilmiş ve Yargıtay, bir paydaşın tazminat ile sorumlu tutulabilmesi için, öbür paydaşı ya da paydaşları “intifadan men” ettiğinin gerçekleşmesi doğrultusunda içtihatlarını kökleştirmiştir. ...
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; paylı mülkiyette paydaşlar, intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesinin ise; ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlı bulunduğu kuşkusuzdur.
Tüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde; kat irtifaklı yapıda ana taşınmazın ortak yerlerinden olduğu kuşkusuz ve çekişmesiz bulunan dava konusu bahçede, kat maliklerinin birlikte ve payla(rı) oranında kullanma hakları mevcut olup; davalı kiracı da mal sahibine izafeten bu haktan yararlanmaktadır. Daha önce dava konusu ortak bahçenin tamamının davalı tarafından kullanılmasına rıza gösteren diğer kat malikleri tarafından keşide edilen ihtarnamede, tebliğden itibaren 3 gün içinde davalının ortak bahçeye müdahalesine son vermesi istenilmiş ve ihtarnamenin 01.07.2004 tarihinde bizzat tebliği ile davalı uyarılmıştır. O halde, bu tarihten önce intifadan men koşulu gerçekleşmemiş olup, diğer paydaşlarca davalıya herhangi bir uya(rı) yapılmamıştır.
Az yukarıda açıklandığı üzere; davalı, diğer paydaşları intifadan men etmiş olmadıkça ortak bahçeyi kullanmasından ötürü herhangi bir ad altında tazminat ödemekle yükümlü değildir. Ancak intifadan men gerçekleştiği takdirde davacı tazminat isteyebilir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; ihtarnamenin davalıya tebliğini izleyen 3 günden sonraki tarihten dava tarihine kadar geçen süre için ecrimisil miktarı bilirkişiye tespit ettirilerek, belirlenen miktarın hüküm altına alınmasından ibaret olmalıdır.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, aynı yönde işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma ilamının 2 numaralı bozma gerekçesine uyulmak gerekirken, intifadan men şartı gerçekleşmeyen dönem için de ecrimisile hükmedilmesi ve bu yönde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. …”
3-) Y. 14. HD, T: 11.04.2011, E: 2011/3417, K: 2011/4723:
“… Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazlar elbirliği mülkiyetine tabi olduğundan bahisle dava reddedilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Davada dayanılan 30.10.1987 tarihli sözleşmenin konusu 249 ada 72, 73 ve 74 parsellerde davalı N. Ö.’e ait paylardır. Dosyada yer alan tapu kayıtlarının incelenmesinden de davaya konu taşınmazların tapuda paylı mülkiyet rejimine bağlı olarak kayıtlı olduğu, davalının 9/180 payının bulunduğu görülmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 688. maddesinde paylı mülkiyet “... birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları...” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre paylı mülkiyetin söz konusu olması için birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmamış olunması gerekir. Burada her paydaşın mülkiyet hakkı belli bir payla ifade edilir. Her pay diğerinden bağımsız, ayrıca tasarrufi işlemlere konu olabileceği için bir bakıma paylar taşınmaz hükmüne tabi tutulmuştur.
Bütün bu anlatılanlardan sonra kısaca ifade etmek gerekirse, davaya konu taşınmazlar bidayette elbirliği mülkiyetine tabi olsa bile 1996 yılında paylı mülkiyet rejimine tabi olarak tapuya tescil edildiklerinden 30.10.1987 tarihli sözleşme ifa kabiliyeti kazanmıştır.
Mahkemece yapılan bu saptamalara uygun bir hüküm kurulması yerine davanın yazılı bazı gerekçelerle reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. …”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
C BİRDEN ZİYADE KİMSELERİN BİR ŞEY ÜZERİNDE MÜLKİYETİ
I. Müşterek mülkiyet
1- Hissedarlar arasındaki münasebetler
Madde 623
Birden ziyade kimseler şayian bir şeye malik olur ve hisseleri bilfiil taksim edilmemiş bulunursa onlar, o şeyin hissedarıdırlar.
Hissedarların şayi hisseleri birbirine müsavi olmak asıldır.
Hissedarlardan her biri kendi hissesi hakkında malik hak ve mükellefiyetlerini haiz olup hissesini temlik veya terhin edebilir. Alacaklıları da bu hisseyi haczettirebilirler.
III-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 623 üncü maddesini karşılamaktadır. Yürürlükteki Kanunda konu başlığı “Birden ziyade kimselerin bir şey üzerinde mülkiyeti” deyimi kullanılmıştır. Ancak, bu başlık, kurumu tam ifade etmemektedir. Bu sebeple, konu başlığı paylı mülkiyet ile elbirliği mülkiyetini daha iyi anlatacak şekilde “C. Birlikte mülkiyet” olarak değiştirilmiştir. Yürürlükteki maddenin kenar başlığında yer alan “I. Müşterek mülkiyet” deyimi yerine de “I. Paylı mülkiyet” deyimi konulmuştur. Öğreti ve uygulamada da “müşterek mülkiyet” yerine “paylı mülkiyet” deyimi kullanılmaktadır. İsviçre Medenî Kanununun “Birlikte mülkiyet” paylı mülkiyet türüne ilişkin 647-650 nci maddeleri 19 Aralık 1963 tarihli Kanunla esaslı bir şekilde değiştirilmiş ve bu değişiklikler l Ocak 1965 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu değişiklikler de göz önünde tutularak maddenin konu ve kenar başlıkları ile içeriği günün koşullarına uygun bir hâle getirilmiştir. Paylı mülkiyet yeni bir düzenlemeye tâbi tutulduğu için yürürlükteki maddenin “1. Hissedarlar arasındaki münasebetler” şeklinde kenar başlığı “l. Genel kurallar” şeklinde değiştirilmiştir.
Maddede hüküm değişikliği yapılmamış, sadece kaynak Kanuna uygun olarak daha açık bir düzenlemeye gidilmiştir.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
1-) ZGB:
C. Gemeinschaftliches Eigentum
I. Miteigentum
1. Verhältnis der Miteigentümer
Art. 646
1 Haben mehrere Personen eine Sache nach Bruchteilen und ohne äusserliche Abteilung in ihrem Eigentum, so sind sie Miteigentümer.
2 Ist es nicht anders festgestellt, so sind sie Miteigentümer zu gleichen Teilen.
3 Jeder Miteigentümer hat für seinen Anteil die Rechte und Pflichten eines Eigentümers, und es kann dieser Anteil von ihm veräussert und verpfändet und von seinen Gläubigern gepfändet werden.
2-) CCS:
C. Propriété de plusieurs sur une chose
I. Copropriété
1. Rapports entre les copropriétaires
Art. 646
1 Lorsque plusieurs personnes ont, chacune pour sa quote-part, la propriété d’une chose qui n’est pas matériellement divisée, elles en sont copropriétaires.
2 Leurs quotes-parts sont présumées égales.
3 Chacun des copropriétaires a les droits et les charges du propriétaire en raison de sa part, qu’il peut aliéner ou engager et que ses créanciers peuvent saisir.